Yüksek Mahkemenin Ek MTV’ye ilişkin incelemesinde, dava konusu kural ile daha önce iptal edilen 4837 sayılı Kanun'un 1. maddesinin ihdas ediliş amaçları yönünden birbirinden farklı olduğunun altı çizildi. 4837 sayılı Kanun'un 1. maddesiyle öngörülen ek motorlu taşıtlar vergisinin, ekonomik istikrarın sağlanması ve kamu borç stokunun azaltılması amacıyla ihdas edildiği, Anayasa Mahkemesinin, ekonomik istikrarın sağlanması veya borç stokunun azaltılması amacının olağanüstü şartların zorunlu kıldığı haklı bir neden olamayacağını değerlendirdiği anlatıldı.
Kararda, “Oysa dava konusu kuralla öngörülen ek motorlu taşıtlar vergisi deprem sebebiyle oluşan maliyetin karşılanması amacına yöneliktir. Bu yönüyle dava konusu düzenlemenin ihdas şartları itibarıyla 4481 sayılı Kanun’la getirilen ek motorlu taşıtlar vergisine benzemektedir. Anayasa Mahkemesi 4481 sayılı Kanun’la getirilen ek motorlu taşıtlar vergisinin iptal talebini, ek verginin deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması amacına dayandığına vurgu yaparak reddetmiştir.” ifadelerine yer verildi.
Kararda ayrıca, Anayasa’nın 13. maddesinde güvence altına alınan ölçülülük ilkesi uyarınca, düzenlemenin elverişlilik, gereklilik ve orantılılık kriterlerini karşılaması gerektiği kaydedildi.
Ek motorlu taşıtlar vergisinin bir defalığına ödenmesinin öngörülmesinin, 6 Şubat depremlerinin etkilerinin azaltılması için ihtiyaç duyulan finansmana katkı sağlayacağı gözetildiğinde meşru amaca ulaşma bakımından elverişli olduğu belirtilen kararda, “Depremin yol açtığı ekonomik kayıpları telafi etmek ve sosyal dayanışmayı sağlamak amacıyla mevcut vergilerin artırılması ya da yeni bir vergi ihdas edilmesi kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında başvurabileceği araçlardandır. Bu nedenle 2023 yılı için ek motorlu taşıtlar vergisi alınması yolunda düzenleme yapılmasının gereklilik kriterini karşıladığı değerlendirilmiştir.” denildi.
Kararda, deprem nedeniyle oluşan maddi kayıpların büyüklüğü karşısında bu kayıpların giderilmesi neticesinde elde edilecek fayda ile araç sahiplerinin katlanacağı külfet arasında makul olmayan bir dengesizliğin bulunmadığı, bu nedenle sınırlamanın orantılı olduğu da belirtildi.
Anayasa’nın 73. maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verildiği hatırlatılan kararda, şu değerlendirmeler yer aldı: “Aracın yaşı, motor silindir hacmi, oturma yeri veya ağırlığı gibi unsurlar dikkate alınarak ödenecek ek motorlu taşıtlar vergisi belirlenmektedir. Bu itibarla mükelleflerin taşıtın değeriyle orantısız bir vergi yükü ile karşı karşıya kaldığı söylenemez. Motorlu taşıtlar vergisinin toplumun tüm kesimlerini kapsayan yaygın bir vergi olduğu da dikkate alındığında kuralın mali güce göre vergilendirme, vergi yükünün adaletli dağılımı ve eşitlik ilkeleriyle çelişmediği sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin deprem gibi olağanüstü olayların yaşandığı dönemlerde oluşan ekonomik kayıpların telafisi amacıyla -ölçülü olmak kaydıyla- ek vergilerin öngörülebileceği yolundaki içtihadından, dava konusu kural bakımından da ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 13, 35 ve 73. maddelerine aykırı değildir, iptal talebinin reddi gerekir.”
Kararda, ek motorlu taşıtlar vergisinin yerel yönetimlere verilecek payların hesabından dikkate alınmayacağına yönelik düzenlemenin iptal isteminin reddiyle ilgili de şu değerlendirmeler yapıldı: “Kanun'un 1. maddesinin gerekçesinden, ek motorlu taşıtlar vergisinin depremin yarattığı olumsuz etkilerin giderilmesi için ihdas edildiği anlaşılmaktadır. Depremin olumsuz etkilerinin giderilmesi için yerine getirilecek görevlerin ve gelir kaynaklarının merkezi idare ile mahalli idareler arasında dağıtımı konusunda kanun koyucunun takdir yetkisinin bulunduğu ve ek motorlu taşıtlar vergisinin istisnai bir kamu geliri olduğu gözetildiğinde kuralın idarenin bütünlüğü ilkesi ile mahalli idarelerin mali özerkliği ilkesini zedelediği söylenemez. Bu nedenle kural, Anayasa'nın 123 ve 127. maddelerine aykırı değildir, iptal talebinin reddi gerekir.”