Ekim 2021

Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun TBMM'de Kabul Edildi

Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun TBMM'de Kabul Edildi

Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır. Paris İklim Anlaşması, taraf olan ülkelere iklim değişikliğine duyarlı olarak özellikle sanayi ve tüketim alanlarında iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı konularında yükümlülükler öngörmektedir. Dünyanın ilk kapsamlı iklim anlaşması olarak tarihi önem taşıyan Paris Anlaşması'nı onaylayan ülkelerin, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2050'ye kadar sera gazı emisyonlarını sıfırlamak için taahhütlerini hayata geçirmesi gerekiyor. Bu hedef petrol, kömür gibi fosil yakıt kullanımını azaltarak, yenilenebilir enerjiye yönelmeyi de beraberinde getiriyor. Ayrıca anlaşma, tarafların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmayı ve "düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı" sağlamayı hedefliyor.

Paris İklim Anlaşması Türkiye tarafından 2016 yılında imzalanmış fakat uzun bir süre onay süreci başlatılmamıştır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, BM 76. Genel Kurulu'na hitabında, Türkiye'nin de anlaşmaya katılacağını duyurarak, "Paris İklim Anlaşması'nı, yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde, önümüzdeki ay Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz" demişti. Bunun üzerine Paris İklim Anlaşması'nın onaylanmasına ilişkin kanun teklifi TBMM tarafından kabul edildi ve 7 Ekim 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak Türkiye resmen anlaşmaya taraf oldu. 4 Kasım 2021 tarihli Resmi Gazete’de ise onaylanan Paris Anlaşması’nın yürürlük tarihi 10 Kasım 2021 olarak tespit edilmiştir.

Genel Kurulda, Türkiye'nin Paris İklim Anlaşması'nı ilk imzalayan ülkelerden biri olması ancak TBMM'de bugüne kadar onaylanmaması hususunda şu sebepler sayıldı: “Bunun nedeni, sözleşmenin temel ilkesiyle bağdaşmayan, yükümlülükler arasında adaletsizliklere yol açan kararlara karşı ortaya koyduğumuz tepkidir. Tarih boyunca dünyayı en az kirleten ülkelerden Türkiye, dünyayı en fazla kirleten ve buna karşın en fazla sorumluluğu almaktan geri duran ülkelerle aynı kategoride yer almak istememiştir. İkinci bir konu ise Paris Anlaşması'nı onaylayan ve güçlü iddialarla, taahhütlerle dünyaya meydan okuyan gelişmiş ülkelerin katettiği ya da katetmediği mesafedir. Yakın zamanda açıklanan bir istatistiğe göre bugün karbon emisyonlarının yüzde 68'inden sadece 10 ülke sorumludur. Bu demek oluyor ki sadece 10 gelişmiş ülke üzerine düşeni yerine getirse meselenin büyük bir kısmı çözülmüş olacaktır ancak bugün ortaya konulan iklim senaryolarının hiçbirinde mevcut taahhütler somut adımlarla hayata geçmediği sürece Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşması mümkün görünmemektedir. Türkiye'nin bugün Paris Anlaşması'nı onaylama yönünde aldığı bu karar, tüm bu adaletsizliğin ortadan kalktığı anlamını da taşımamaktadır elbette. Bu karar, ülkemizin bugüne kadar yürüttüğü diplomasi trafiğinin, başarılı müzakerelerin bir sonucu olarak Türkiye'nin daha adil, sağlıklı, temiz ve yaşanabilir bir dünya için sürdürdüğü küresel iklim değişikliği tartışmalarını başka bir platforma taşıyacaktır."

Paris İklim Anlaşması’nın Resmî Gazete’de yayımlanması ile birlikte Türkiye anlaşma kapsamında bazı yükümlülükler altına girmiştir. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

  1. Küresel sıcaklık artışını, 1850-1900 yılları arasındaki "sanayi öncesi döneme" kıyasla 2 dereceyle sınırlamak, mümkünse 1,5 dereceye kadar düşürmek,
  2. İnsan faaliyetleriyle ortaya çıkan sera gazlarını, 2050 - 2100 yılları arasında ağaç, toprak ve okyanusların doğal yollardan sindirebileceği bir noktaya çekmek,

 

  1. Ülke çapındaki karbon salınımını kesme performansını her 5 (beş) yılda bir değerlendirerek yeni hedefler belirlemek,

 

  1. Anlaşma kapsamında öngörülen, gelişmekte olan ülkeler için iklim finansmanı opsiyonları ile iklim değişikliği mücadelesine destek olmak ve iklim değişikliği politikalarına uyumunu geliştirmek ve yenilenebilir enerjiye geçişi sağlamak.

Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması ve 2053 için net sıfır karbon hedefini açıklaması hem Türkiye’de hem de dünyada memnuniyetle karşılandı. Bununla beraber Paris İklim Anlaşması’nın öngördüğü yükümlülükler uyarınca, Türkiye’nin gerek üretim gerekse tüketim sektörlerinde çeşitli düzenlemelere giderek iklim değişikliği konusunda seri adımlar atması beklenmektedir. Çevre ve iklim örgütleri, Türkiye’nin karbon nötr bir ülke olma yolunda atması gereken en kolay ve gerçekçi adımın kömürden çıkmak olduğu konusunda hemfikirdir.

Paris İklim Anlaşması’na uygun bir şekilde Türkiye’nin 2030’da kömürden çıkması hususunda ise Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN EUROPE), Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Greenpeace Akdeniz, İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği ve 350.org için APLUS Enerji tarafından ‘‘Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030’’ raporu hazırlanmıştır.